Recent Posts
RSS Feeds

26 Temmuz 2010

İnsanlık Çuvalı


İki kardeş babalarının ölümüyle daha da yakınlaştılar. Büyük küçüğü kollamaya; küçükte büyüğe saygıda kusur etmemeye dikkat ediyordu.

Baba vefat etmeden önce iki oğluna mahsülü ikiye bölmüş, ve adaletli olmalarını sıkı sıkıya tembih etmişti.
...
İki kardeş gerçekten birbirini çok seviyordu.
Âdet olduğu üzere her hasat sonunda ürünü ve kârı ikiye bölüyorlardı. Bu âdet kardeşlerden büyüğü evlenene kadar devam etti.
Büyük kardeş evlenmiş ve çocuğu olmuştu. Sorumlulukları artmıştı.
Hasat zamanı yine ürün ve kâr ikiye bölünüyordu. Aralarında en küçük bir problem yaşanmamıştı.
Ta ki o güne kadar...
Bekâr olan kardeş böyle bir bölüşümün adaletli olmayacağını düşünüyordu. Kendisi bekârdı; ama abisinin bakmak zorunda olduğu eşi, ve çocukları vardı. Fakat bunu ona belli etmek istemiyordu. Bu yüzden geceleri kendi ambarındaki mahsullerden çuval çuval alıp abisinin ambarına götürüyordu
Bu arada büyük kardeş de kendi kendine “Mahsulü ve kârı iki eşit parçaya bölüşmemiz hiç adaletli değil. O evlenmek üzere olan bir genç. Onun şu anda daha fazla paraya ihtiyacı var.” diye düşünüyordu. O da geceleri çuval çuval mahsulleri küçük kardeşinin ambarına götürüyordu.
Bu karşılıklı gidiş gelişler yıllarca devam etti. Ama hiç birinin diğerinden haberi yoktu. Onlar da bir anlam veremiyordu bu duruma. Çünkü ürünlerinde bir eksilme olmuyordu. Aksine artıyordu.
Ama bir gece...


İki kardeş sırtlarında buğday çuvalını birbirlerinin ambarına götürüyorlardı. İki ambarın orta yerinde karşılaştılar. İkisinin de sırtlarında kocaman çuvallar vardı. Olan biten anlaşılmıştı. Gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar.
İnsan olabilmek ve adaletli davranabilmek, mutluluğa adım atmaktır, ilk taşı koymaktır ve buğday çuvalını sırtlanmaktır...

0 yorum:

Yorum Gönder