Recent Posts
RSS Feeds

30 Haziran 2010

Kibrit çöpünden yapılan şaheserler



Kibrit çöpü deyip geçmeyin bu çöplerle neler yapıldığını görünce gözlerinize inanamıycaksınız.Kibrit çöplerini teker teker birleştirip bu sanat eserlerini ortaya çıkaran Lübnanlı engelli sanatçı Tevfik Esat Daher.Yaptığı bu eserlerle guinness rekorlar kitabına girmiş.Her bir eser için milyonlarca kibrit çöpü kullanıp bu güzel şaheserleri karşımıza çıkarmıştır gördüğünüz gibi engelli olmak mücadeleci ruhunun önüne geçemiyor insan isterse yapabiliyor gereken şey sabır ve mücale ruhunun olmasıdır.

29 Haziran 2010

Mp3 Şarja Takılıyken Dinlemenin Zararları


 Teknoloji o kadar geliştiki artık küçücük cihazlara sığdırıldı herşey bunlardan bir tanesi de mp3 çalar(ipod,ipohe gibi) müzik çalan cihazlardır.Bugün okuduğum bir haber bununla ilgiliydi mp3 çalar şarza takılıyken dinleyen Balıkesir'den genç bir kız elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmiş çok acı bir durum Allah rahmet eylesin ailesine de sabır versin.Elektrik akımına kapılan genç kızın göğsünde duran cihazında hasar gördüğü tespit edilmiş.Bu haberlerden alacağımız çok önemli bir ders aslında elektrikli cihazların hiç birini göğsümüzün üzerine koymamalıyız çünkü bildiğiniz üzere kalp sürekli pompa gibi çalışmaktadır kısmen elektrik içermektedir bu yüzden siz siz olun kalbinizi elektrikli cihazlardan uzak tutmaya çalışın.Özellikle cihazlar şarza takılıyken kesinlikle kulağınıza takıp müzik dinlemeyin kulaklara da büyük zararlar vermektedir.

28 Haziran 2010

Şarkılı Bir Masaldır Yaşamak



Kör bir kuyuda umut ışığıdır yaşamak

Düşleri gerçek yapmak

Gökten yıldızlar çalmak

Dağlamak kanayan yarayı

Ağlamak doyasıya

Şarkılı bir masaldır yaşamak

Bir özlem yangınıdır yaşamak

Acısı derdi çok olsada

İnan yinede güzel yaşamak...

Kış gecesinde camlar dolusu buğular

yağmurda güneş görmek

seni sonsuz seyretmek

dağlamak kanayan yarayı

ağlamak doyasıya

Şarkılı bir masaldır yaşamak

Bir özlem yangınıdır yaşamak

Acısı derdi çok olsada

İnan yinede güzel yaşamak

27 Haziran 2010

Yağmurlu Bir Bahar Günü



Yağmurlu bahar günlerini arkamızda bıraktık ama yine de bu sene yağmurlar yazın da bizimle herzamankinden daha fazla beraber.Yağmjur her yağdığında yüreğimize usul usul dokunmasını isterdik,saçlarımızdan yüzümüze doğru süzülüp bizi okşamasını,sabahları toğrağın o yürek tazeleyen kokusunu duyumsamak farklı ve dirençli bir güne merhaba demek için.Baharda yine de daha başka oluyor çiçeklerin renkliliği,kokuları yağmurla yağmurla yeniden tazeleniyor,yeniden hayat buluyor solmuş duyguları,solmuş yüzleri,solmuş umutları titretip kendine getiriyor.Doğanın insana sunduğu aşk,biz o aşkın doğaya her baktığımızda yeniden tazelendiğini görebiliriz,yeni bir aşka yelken açtığımızı görebiliriz.Yeşeren her ağaçta,açan her çiçekte gözlerimiz doğanın kalbine baktığında aşık olmaması için aşkını tazelememesi için bir neden olabilir mi?Her sabah yeniden doğmaktır adı..Bakarsın yeşeren yapraklara eline aldığında damarlarını görürsün,dirençli ve umutlu ,inatçı ve güçlü,sevdalı ve coşkun.Onların o tazeliğinde,o direngen damarlarında aşkın direncini yakalamak...Bir yönüyle yaprak olmak gerek inatçı,güçlü,direngen,sevdalı,umutlu ama dalından koparılmamıza izin vermemek için daha köklü adımlarla yürekle bağlanmalıyız hayata.En ufak bir savruluşta yitip gitmemek gerek yeri geldiğinde kendine güneş olabilmelisin,yeri geldiğinde yağmur olabilmelisin akmalısın en kuytu,en ücra köşedeki kendi benliğine.Yüzünü çevir yapraklarına, sabahın tazeliğinde yaşa hayatı...Hayata Gülümse

26 Haziran 2010

BODY WORLDS sergisi












BODY WORLDS & Yaşam Döngüsü, bedenin ızdırap, hastalık ve optimal sağlık hallerindeki anatomik çalışmaları yoluyla insan bedeninin karmaşıklığını, direncini ve savunmasızlığını gösterir.


İnsan yaşam döngüsü ve yaşlanmanın özel bir sunumunu kapsar – doğum öncesi gelişim ve bebeklikten çocukluk ve ergenliğe, yetişkinliğe ve yaşlılığa kadar.


Bedeni hayat içinde yaşarken gösterir – en parlak çağında ve değişir, büyür, olgunlaşır, doruğa ulaşır ve son olarak solarken.


Yaşlanmayı insanın yaşam döngüsü bağlamında, döllenmedeki yaşam kıvılcımı ile ilham ile yaşanan ileriki yıllar arasındaki doğal bir süreç olarak.


Yaşla ilişkili konularda inanılmaz başarılar ve ibret öykülerinin yanı sıra ömür uzatma araştırmalarındaki en son bulguları sunar.


Yaşı ne olursa olsun, BODY WORLDS & Yaşam Döngüsü sergisi gören herkeste bir yankı uyandıracaktır.
11 Haziran - 17 Aralık 2010 tarihleri arasında istanbulda -karaköy de sergilenecek
çok ama çok merak ediyorum bu sergiyi ... neyseki nişanlım istanbulda yaşıyor onun sayesinde görecem bu sergiyi :)
istanbuldaki arkadaşlar bence en kısa zamanda ziyaret edin bu sergiyi

Paulo Coelho-SİMYACI





















Tam 103 kez basılmış bu kitap
Mutluluğu nasıl kuracaksın ? sorularına yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu.
Simyacı'yı okumak ,herkes daha uykudayken ,güneniş doğuşunu izlemek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Neden daha fazlasını ister insan neden gözünün önündeki güzelliğin farkına varamaz ?

yücel sarpdere- VATANDAŞ ABUZER




Çok farklı hisler bırakan bir kitap : abuzer kendi halinde çok saf vasıfsız bir insan ,bir gün dışarı gazete almaya çıkar ve çıkış o çıkış gazete aldığı için tutuklanır ,çete başı olmakla suçlanır üstüne atılmadık suç kalmaz ama o masumdur ,hapishanede hücreye atılır türlü türlü işkenceler görür ama hiç bir zaman gülümsemesinden birşey kaybetmez ,kitabı okurken bir taraftan ağlatan ve bir tarafta güldüren yanlar bulacaksınız ama asıl gerçek bu kitapta ağlanacak halimize gülmemiz

Başkent Ankara'da Hatay Günleri Fuar Etkinlikleri

25-30 Haziran tarihleri arasında  Başkent Ankara'da Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenecek olan Hatay Günleri Fuar'ını kaçırmamalısınız.Fuar açılışına Cumhurbaşkanı,Başbakan,Bakanlar,milletvekilleri,üst düzey bürokratlar ve tüm yabancı konsoloslukların temsilcileri davet edilecektir.Hatay medeniyetler korosu,Dörtyollu Bilal Göregen(Yetenek sizsiniz programının ikincisi) katılımıyla konser verilecektir.Fuarda Hatay'a özgü yemeklerin sunumu,Hatay el sanatları sergisi,Hatay'da unutulmaya yüz tutmuş mesleklerin tanıtımı,Hatay'daki müzenin kiliselerin tarihi ve tursitik yerlerin tanıtımı yapılacaktır burdan herkese duyrulur.Ben de bir Hatay'lı olarak katkım olması açısından sitemde duyurmak istedim.Kültürel değerlerimize sahip çıkma bilincini taşımamız gerekiyor.Bu arada memleketimi çok özledim memleket hasreti sardı beni:) neyse az kaldı inşallah en kısa zamanda gidecem.

Windows 7 "Tanrı" Modu Çok İlginç !...


Adamlar acayipler :) masa üstünüzde yeni bi klasör oluşturun adını ” GodMode.{ED7BA470-8E54-465E-825C-99712043E01C} ” ( tırnak işaretleri hariç ) yapın GodMode adında bi simge oluşacak ve windows 7 nin bütün ayarları gizlilerde dahil tek bi liste olarak karşınıza çıkacak :) İyi kullanmalar

25 Haziran 2010

Gitme


Ben yine ağlıyorum,bir deniz sokuldu şurama boğuldum
Gitme bile diyemiyorum sana,
Evren boşluğu sensizlik alınan her soluğumda,
Kalbimin yakıldığı,kor olduğu yerdeyim
Rüzgarın önüne serilmiş türküler gibi,
Bir uzaktan bir uzağa gitme bile diyemiyorum sana bu gece,
Düşüyor sesim koyu bir karanlığa,
Engereğin çatal dili uykumda,
Yastığımın altında,upuzun dişleri,ağzı kocaman kalbim ağzında,
Diyorki gece;
Ben kayan yıldızlarla ağlatırım gözleri..
Ve imzam yüzünüze düşen damlalardır,
Şimdi sevgili,
Senin gözlerin bu kadar yıldız kayganlığı,
Benim genzimde deniz dolusu zehir kavruluğuyken,
Ve sesine kardeş kuşlarım çoktan sürülmüşken,
Kanatlanıp hangi sabahta uçarız gökyüzüne..
Sen gülümse
Ben yine ağlıyorum sevgili
Çünkü gitme bile diyemiyorum sana
Topladım avucumdaki güneş kesesini,
Benim şuramda bir deniz,
üstünden
Güneş gider Ay doğar Sevgili

Ünal Yiğit

Aşkı memnu Veda Müziği Toygar Işıklı



Aşkı memnu dizisi nihayet ekranlara veda sahnesiyle geldi.Dramatik olmakla beraber oyuncuların yeteneklerine hayran kaldım özellikle Beren Saat(Bihter)in oyunculuğu muhteşemdi genç yaşına rağmen oyunu oynarken tüm içtenliğiyle sanki gerçekmiş gibi bir izlenim uyandırıyor seyircide.Bu diziyi pek izlememekle beraber son bölümü dikkatimi çekti izledim.Film bittikten sonra hayranları fan clup açmış ve binlerce kişi bu gruba üye olmuş gırgır şamata dolu bir grup.Demeki bu film türk halkında baya  izler bırakmış durumda ve hala etkisi sürecek gibi görünüyor mesela Beren Saat'i Bihter olarak hatırlayacağız hepimiz.Ben en çok film arasında geçen müziği sevdim piyano çalan Toygar Işıklı yine her zmanki gibi döktürmüş tek kelimeyle harikaydı.

24 Haziran 2010

jean cristopher grance- SİYAH KAN

SİYAH KAN: Grance'in okuduğum ilk kitabı ..ondan sonra yazarın zekasına hayran kaldım ve Grance fanatiği haline geldim bütün kitaplarını okudum okuduğum kitapları :
1-siyah kan
2-koloni
3-kurtlar impartorluğu (filmi çekildi)
4-kızıl nehirler (filmi çekildi)
5-şeytan yemini
6-taş meclisi(filmi çekildi)
7-leyleklerin uçuşu
adam müthiş zeki onunla tanışmak için neler yapmazdım ama beyefendimiz fransız ve çok ünlü kitaplarını okumakla yetinecez.. ahmet ümit in fransız versiyonu diyebilirim ... herkese tavsiye ederim kitabları okurken resmen size dünya turu yaptırıyor

AHMET ÜMİT-PATASANA




AHMET ÜMİT-PATASANA :Ahmet Ümit' in bence yazdığı en güzel kitap bugünü ve Mezapotamya'yı müthiş bir şekilde bağlamış...cinayet romanı sevenler ve tarih severler bu kitabı mutlaka okusun... bu kitabı okuduktan sonra kağıt kullanmaktan vazgeçip heryerde papirüs aramaya koyuldum :)

adam fawer- OLASILIKSIZ




MÜTHİŞ BİR KİTAP: Adam Fawer' in ilk kitabı ,nefesimi tutarak okuduğum bu kitabı elimden bırakamadım  -yok artık dedirten - hiç bitmesini istemeyeceğiniz bir kitap ..hiç kitapla ilgili ip ucu vermek istemiyorum okuyunda görün diyorum başka birşey demiyorum ...

İnternetten Kendi Kitabınızı Basmak İster misiniz?


Yazdığım kitabı nasıl bastırabilirim diye düşünenler artık size çok kolay bir yöntem sunuluyor. Bu sitede kitap basmak için gerekli olan herşey mevcut.  Yazdığınız kitaba yayınevi aramaktan bıkıp usandınız mı? Kitabınızı bir türlü yayınlatamıyor musunuz? Dert etmeyin; internet sayesinde artık kendi kitabınızı kendiniz tasarlayabilir, hatta bastırabilirsiniz bile   www.blorb.com  sitesi kendi kitaplarını kendileri yayınlamak isteyenler için kurulmuş bir site. İçerikte yer alan software'i bilgisayarınıza indiriyor ve üç basit adımdan sonra kitabınızın tasarımını birkaç dakikada otomatik olarak tamamlıyorsunuz.İngilizce olması belki sizi biraz yorabilir ama sonunda istediğiniz gibi kitap basabileceksiniz.Size bol şanslar detaylı bilgi için siteyi ziyaret edebilirsiniz.

23 Haziran 2010

Önemli Bir Uyarı!!!

Evinizin kapısına geliyorlar. Önemli deterjan firmalarından birinin adını verip yeni ürünleri için anket yapmaya, anketi kabul ederseniz de... Hediyenizin 3 kg lık deterjan olacağını söylüyorlar.



Tüketici olarak size uzun sorulardan sonra yeni ürünün iki örneği olduğu söyleniyor.
Yeni ürünün parfümünün iki değişik versiyonundan hangisini beğendiğinizi soruyorlar, sizin de bu konuda fikriniz alınacak.
Test başlıyor, Kutular açılıyor, siz de kokluyorsunuz ve tabii fenalaşıp bayılıyorsunuz. Çünkü size koklatılan ikinci koku uyuşturucudur ve bir güzel bayılıyorsunuz...


Onlar da evinizi rahat rahat soyuyorlar!
Lütfen ev halkına ve de tanıdıklarınızı önemle uyarın. Siz de unutmayın.

ŞEMS-İ TEBRİZİ 40 kural





GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI


Birinci Kural: Yaradanı hangi kelimerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.


İkinci Kural: Hak Yolu’nda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil!


Üçüncü Kural: Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonraki batıni mana. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.


Dördüncü Kural: Kainattaki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O’nu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.


Beşinci Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. “Aman sakın kendini” diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği : “Bırak kendini, ko gitsin!” Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!


Altıncı Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.


Yedinci Kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.


Sekizinci Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilir.


Dokuzuncu Kural: Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.


Onuncu Kural: Ne yöne gidersen git, -Doğu, Batı, Kuzey ya da Güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olark düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.


On Birinci Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir “sen” zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.


On İkinci Kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.


On Üçüncü Kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı hoca şeyh şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.


On Dördüncü Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?


On Beşinci Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.


On Altıncı Kural: Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.


On Yedinci Kural: Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil, kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.


On Sekizinci Kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara; dışında, başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir. Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.


On Dokuzuncu Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.


Yirminci Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.


Yirmi Birinci Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.


Yirmi İkinci Kural: Hakiki Allah Aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.


Yirmi Üçüncü Kural: Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki, ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde...


Yirmi Dördüncü Kural: Madem ki insan eşrefi-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.


Yirmi Beşinci Kural: Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.


Yirmi Altıncı Kural: Kainat yekvücut, tek varlıktır. Herkes ve her şey görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.


Yirmi Yedinci Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse, dünya değişir.


Yirmi Sekizinci Kural: Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.


Yirmi Dokuzuncu Kural: Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, “ne yapalım kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.


Otuzuncu Kural: Hakiki Sufi öyle biridir ki, başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez. Kusur örter.


Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp... Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.


Otuz İkinci Kural: Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki, Tanrı’ya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!


Otuz Üçüncü Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.


Otuz Dördüncü Kural: Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.


Otuz Beşinci Kural: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Tanrı’ya inanmayan kişi ise içindeki inananla. İnsan-ı Kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiğ i ölçüde olgunlaşır.


Otuz Altıncı Kural: Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, zarar vermek istiyorsa, Tanrı da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar, o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan!


Otuz Yedinci Kural: Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.


Otuz Sekizinci Kural: “Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.


Otuz Dokuzuncu Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır, merkezinde.. . Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her Sufi için bir Sufi daha doğar.


Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.

AŞK Elif Şafak






On Dördüncü Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI ından sadece bir tanesidir bu ...40 kuraldan yalnızca bir tanesini bile hayata geçirebilsek hayatımız ne kadar güzel olacak.. ben geçirdim hayatıma ve bu kuralı sevdiğim herkese gönderdim çünkü her insana dokunabileceiğini düşündüüğüm bir kural...

Hayatı Yaşamak


Kimileri vardır, hep yaşamın kıyısında kalmayı tercih ederler. Ayakları yere basıyorsa güvenlidir orası, güvende hissettikleri yerler ise aradıkları yerlerdir. Yaşamlarını sağlayacak kadar birşeyleri vardır, bazen fazlası da vardır onlar için.



Daha fazlasını hayal bile etmezler, bazen sadece başkalarını eleştirmek veya kıskanmak için hayata geldiklerini bile düşünenler vardır. Kendileri dışında herkesin, kendisi için yaşadığını zannederler. Karışık değildir onlar için yaşam, onlar en doğru, en iyi, en dürüsttür ve tüm dünya ona karşı olsa da sadece onu mutlu etmek için dünyaya gelmiştir. O kavga etmez, sevmez, gülmez, ağlamaz sadece seyreder, çünkü seyredenler asla incinmezler.


Bir de yaşamın içine doğanlar vardır. Ağız dolusu kavga ederler, gülerken gözlerinin içi bile eşlik eder ona. Ağladı mı hıçkıra hıçkıra, sevdi mi ölesiye sever. Kazanır, kaybeder, yeniden işe koyulur yeniden kazanır, yeniden kaybeder.


Yaşamak bir oyundur onlar için.Her gün yeni bir bölüm, yeni bir film çekiliyormuş gibi heyecanla, umutla yaşanır onlar için. Kimi gün çekilen acıların son bulacağı gün olarak beklenir, kimi gün ise dost bir martıyı seyretmek için beklenir. Bazen hatıram olsun diye küçük fidanlar dikilir geniş düzlüklere, bazen kaybolup gitmek için kalabalıklarda sıradan bir fotoğraf olmayı tercih ederler.


Özgürlük önemlidir onlar için, kendisi gibi olmak ve farkedilmek önemlidir. Belirli kalıplara uymazlar, kendilerine kalıplar koymazlar. Yaşamayı büyük bir aşkla sevdikleri gibi, ölmek te vuslattır sevgiliye, en sevilene.
Aslında iki türlüdür yaşamak; ya yaşarsın ya da seyredersin. Tercih senin, yaşamak istiyorsan, mutlu olmak istiyorsan, acı çekmek veya var olmak istiyorsan korkmadan yaşaman gerek

21 Haziran 2010

Hindistan'da Tuz Nasıl Üretiliyor



Öncelikle Hindistan hakkında kısaca  bilgi vermek istiyorum.Hindistan, ya da resmî adıyla Hindistan Cumhuriyeti (Hintçe:Bhārat Gaṇarājya; İngilizce: Republic of India), Güney Asya'da bulunan bir ülkedir. Dünyanın en büyük yedinci coğrafî alanı ve en büyük ikinci nüfusuna sahip olan ülkedir, ve dünyanın en büyük demokrasisidir. Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Umman Denizi ve doğusunda Bengal Körfezi'nin bulunmalarıyla birlikte Hindistan'ın deniz kıyısı 7.517 kilometre uzunluktadır.Dünya nüfûsunun % 15’ine sahiptir. Nüfûsu 1,225,000,000’dir (2007). Nüfûsun % 20’si şehirlerde, % 80’i köy ve kırlarda yaşar. Halk, beş ayrı etnik gruptan meydana gelmiştir. Bunlar Dravitler, Aryalar, Hindular, Tibet-Çin ve Moğollar ve Müslümanlardır.stan madenler bakımından bir hammadde deposu olup, tarih boyunca milletleri kendisinin üzerine çekmiştir. Dünya demir rezervlerinin% 25’ine, mika rezervlerinin % 80’ine sahiptir. Boksit rezervi bakımından dünyanın ikinci ve manganez rezervi bakımından da üçüncü ülkesidir.
Şimdi diyceksinizki enerji kaynakları bu kadar zengin olan bir ülke nasıl oluyor da hala tuzu ilkel yöntemlerle üretiyor ben de bu duruma şaşırdım fotoğraflarını görünce ve bu konuda bir araştırma yaptım.Hindistan,Çin'den sonra en kalabalık nufüsa sahiptir  ve bu nedenle yaşam standardı çok düşüktür insanlar yoksullukla karşı karşıyadır.Hindistan'da bildiğiniz gibi inekler kutsal sayılmaktadır ve bu nedenle insanlar et yemedikleri için besin yetersizlğine sebep olmaktadır bu durum.Elde edilen tarımsal ürünler artan nufüsa cevap verememektedir.Etnik gruplar arasında hala süregelen kavgalar devam etmektedir.Hindistan hükûmetleri de takip ettikleri politikaların, etnik ve kültürel yapılarının îcabı olarak bu sataşmalara çok defa ya seyirci kalmakta veya Müslümanların aleyhine uygulamalar yapmaktadır.
Ülkede yaşanan bu durumlar neticesinde insanlar geçim kaynağı arama derdine düşmüşler fotoğraflarda da gördüğünüz gibi yemeklerimizin vazgeçilmezi olan  tuzu  çıkarabilmek için amansız mücadele etmektedirler.Kadınlar küçük gövdeleriyle kendilerinden bile büyük olan tırmıklarla tuz çıkarmaya çabalıyorlar erkekler de çıkarılan tuzu 2 dolu kefeyle çok uzun bir yoldan sonra kamyonun bulunduğu yere ulaştırıyor.
Teknoloji o kadar gelişmişken bunu kullanmayıp hala kol gücüyle çalışan bu hindulara allah kolaylık versin diyelim.




Ay Lav Yu Komedi Filmi



Çekimleri Mardin'de gerçekleştirilen "Ay Lav Yu filmi Türkiye siyasi gündemini uzun süredir meşgul eden açılımı beyaz perdeye "aşkın dili yoktur ,aşk her yerde okunduğu gibi yazılır" temasıyla aktarıyor.Amerika'nın 11 eylül saldırılarının da ele alındığı filmin çekimleri 38 derece sıcaklıkta Hasan Keyf'te ve Mardin'in köylerinde çekildi.Türkçe,kürtçe,süryanice ve ingilizce dillerinin konuşulduğu filmde Amerikalı oyuncular da rol alıyor.Kahkahalarla güleceğiniz bu film aynı zamanda insanı düşündürüyor.Bu film vizyona girdiğinden itibaren fazla reklamlarla gündeme gelmeyen bir filmdir görsel basın ,yayın organları tarafından nedense gündeme pek fazla getirilmemiştir.Bazı kesimlere ithafen gönderme yapan bir film olduğu içindir belki de.Türkiyede çekilmiş olup bu filmin yanında değeri olmayan beş para etmez filmler gündemi günlerce meşgul ederken bu tip hem komik hem de gerçekleri yansıtan filmler malesef hakettiği değeri almıyor.Bence mutlaka izlemeniz gereken bir sosyokomedi filmidir.

Filmden Notlar:
* Filmde oyunculuk yeteneği olmayan yöre insanlardan oluşan kişilerin yanı sıra ünlü olarak bilinen oyuncular birarada yer almaktadır.
* Filmde ilk defa anlatıcı(dengbejler) kullanıldı.Dengbejleri Cem Yıldız,Cahit Berkay ve Mazlum Çimen canlandırdı.
* Uluslararası çapta bir filmde ilk defa Amerikalılar ve Kürtler (yani Ortadoğu) biraraya geldi.
* Bir filmde ilk defa Türkçe,Kürtçe,Süryanice ve ingilizce aynı anda konuşuldu.

19 Haziran 2010

5 kişiye 8 gb TOSHIBA Flaşbellek Hediye

Görsel Programlama ve Visual Basic dersleri veren http://meehmet.blogspot.com/2010/06/yeni-kampanyamz.html yine bir kampanya düzenlemiş.Katılım yapanların arasından 5 kişiye 8 gb toshiba flaşbellek hediye edilecekmiş.Ve yanında hatıra olarak kütahya porselen kupaya isimlerinin özel olarak yazılacağı bir kupa bardak.

Hediyeler çok güzelmiş.Katılım için yapmanız gerekenler çok basit,BURADA yazıyor.
Benim "burada" yaptığım gibi sitenizde konuyu linkleri ile beraber anlatmanız gerekiyor.
Kazanmak için tıklamak gerek, TIK TIK TIK.. :)

17 Haziran 2010

Tandır Yapımı Ve Tandır Ekmeği




Köylerde hala ekmek pişirmek için kullanılan Tandrın yapımından kısaca bahsetmek istiyorum.Düz bir zeminin üzerine inşa edeceğiniz tandırı yapmak için kullanacağınız malzemeler toprak,su,saman,kiremit,tezek,talaş.Toprağın içine saman,tezek,talaş ve su döküp iyice karıştırdıktan sonra belli bir kıvama geliyor daha sonra bu oluşturduğunuz karışımı desteklemesi için kiremit kullanıyorsunuz aşağıdan yukarıya doğru bir çember şeklinde örüyorsunuz.Yaklaşık olarak topraktan 100 cm derinliğinde 120cm çapında olan tandırın son halini aşağıda görebilirsiniz.




TANDIR EKMEĞİ(Yöresel ekmeğimizdir).



Tandır ekmeği hamuru genelde mayalı olarak hazırlanır, ekşimiş olan hamuru tandıra uzun (halk dilinde sığır dili diye adlandırılır) bir sekil verilerek yapıştırılır. Tandırın ilk yanışında, ulavaç yapılır. Ulavaç (hamur pide için açılır, içine iç hazırlanıp konur). Mayasız olarak da kete yapılır. Kete (hamurun içine yumurta, soda, yoğurt , süt gibi malzemeler konularak yapılır.Daha sonra görmüş olduğunuz tandıra yapıştırmadan önce reyhanla su serpilir biraz eller yanmasın diye.Tandırdan taze çıkan ekmeğin tadına doyum olmaz:)

16 Haziran 2010

Etli Yaprak Sarma Nasıl Yapılır Videolu


Eskimeyen Mutfak Gereçleri


Yıllar önce Osmanlıı döneminde çokça kullanılan bakırdan yapılmış bu mutfak araç gereçleri çok dayanıklı olmasına karşın ,günümüzde pek kullanılmıyor.Bakır kaplar bildiğiniz gibi sürekli kalaylanması gereken kaplardır o yüzden kalaylanmadan içinde yemek yapılan kaplar insanı zehirleyebiliyor.Çok değil bundan 10 yıl öncesine kadar biz köyde bakır tencerelerde yemek yapardık köye gezici kalaycılar gelirdi annem kapkacakları orada kalaylatırdı.Bakır tencerelerde pişirilen yemeğin tadı çok lezzetli farklı oluyor günümüz tencerelerinde yapılan yemeklere göre.Antika değerinde olan bu kapkacakların biz o zamanlar değerini bilemedik yeni yeni tencereler tavalar çıkınca bunlar hemen eskiciye verildi halbuki saklasaydık hala günümüzde kullanıyor olacaktık.

Tam Mevsimi Bol Bol Dut yiyin..


Bugün çalıştığımız Bakanlığın bahçesinde bulunan dut ağacından arkadaşlarla toplayıp yedik gerçekten lezzetliymiş. Sizlere de tavsiye ediyorum fayadaları saymakla bitmiyor.
Uygulamada asma ve incirin yetiştirilebildiği ekolojiler, dut için de elverişlidir. Vegetasyon süresi uzun ve bu süre içinde ortalama sıcaklığı 13 C’nin altına düşmediği yöreler, dut yetiştiriciliği için daha uygundur.Bir yıllık sürgünleri ve üzerindeki gözler -20 C’ye kadar dayanabilmektedir.


Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir. Ağız, bademcik ve boğaz iltihabı, diş eti hastalıkları ve öksürüğe karşı faydalıdır. Ateş düşürür. Karaciğeri kuvvetlendirir. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder. Özellikle yemekle birlikte yenildiğinde hazmı kolaylaştırır. Aç karnına yenirse kabızlığı giderir ve hatta ishal yapabilir, bağırsak kurtlarını düşürmeye de yardımcı olur.


Dut taze ve kuru olarak yenebilir. Ayrıca dutun şurubu, reçeli ve pekmezi yapılabilir. Dutun Yaprakları da kullanılır. Yaprakları kaynatılıp suyu içilirse kabızlığa iyi gelir. Dut kabuğu ve yaprağı kaynatılıp bunun suyuyla gargara yapılırsa diş ağrılarını dindirir. Dut şurubu mide ve bağırsak iltihaplarını iyileştirmeye yardımcı olur.


İbni Sina diyor ki:


“Tatlı dut yaprağı, üzüm yaprağı, siyah incir yaprağı yağmur suyu ile iyice kaynatılır, elde edilen mayi ile saçlar yıkanırsa, siyahlaştırır. Dut ağacının kabuğu bal ile yenilirse, bağırsaktaki kurtları döker. Ham dut yaprağı ağzında çiğnenirse, diş ağrısını keser. Akrebin soktuğu yere konursa, ağrısını izale eder.” Beyaz dut yenilirse idrarı söktürür.


Dut yaprakları kaynatılıp birer bardak içilir ise ishale iyi gelir.Ekşi dut yenirse ağıziçi iltipahlanmasına ve safrayı söker iyigelir.

15 Haziran 2010

Google'dan bir atak daha.. İnternet ve Televizyon aynı cihazda birleşiyor.


Türkiye'deki internet kısıtlamaları tartışıladursun, ABD'li dev arama motoru Google, bilinen televizyon teknolojisi ile internetin özgür ve güçlü dünyasını birleştiren Google TV'nin önümüzdeki sonbaharda satışa sunulacağını duyurdu.


Google'dan yapılan açıklamada, Intel, Sony, Logitech, Best Buy, Dish Network ve Adobe firmaları ile birlikte çalışıldığı, 2010 sonbaharından itibaren Google TV için gerekli cihazların Sony ve Logitech'ten sağlanabileceği kaydedildi.


Televizyonlarına takılan ve internete bağlanabilen bir cihaz ile Google TV'den faydalanabilecek olan kullanıcılar, Chrome tabanlı tarayıcısı sayesinde, bütün kablolu ile uydu televizyon kanallarında arama yapabilecek, istedikleri kanal veya programları izleyebilecek, aynı anda internete girebilecek. Kaydettikleri dizi, film ve diğer şovları istedikleri zaman izleyebilecek olan Google TV sahipleri, You Tube'daki videolara da bu platformdan ulaşabilecek. Boyutları küçültülen televizyon yayını, ekranın bir köşesine çekilebilecek. Bu sayede kullanıcı, ekranın kalan kısmında internette sörf yapabilecek.


Televizyonlarına müzik ve fotoğraf indirebilecek olan kullanıcılar, dünyanın her yerindeki radyo kanallarına buradan ulaşabilecek. "Televizyonu kişiselleştirmeyi" amaçladığını bildiren Google, 50 binin üzerinde program paketi ve daha fazla özgürlük vaat ediyor.


Önce ABD'de satışa sunulması beklenen Google TV'nin fiyatı konusunda henüz kesin bir açıklama yapılmadı. Ancak internetteki bazı yabancı haber siteleri, fiyatının 299 dolar civarında olacağını iddia ediyor.

Şerbetçi

Karacaoğlan parkında gezinirken hemen ilk girişte göze çarpan bronzdan yapılmış şerbetçi heykelini görebilirsiniz.İçini suyla doldurmuşlar bir çeşme niteliğinde buz gibi su içebiliyorsunuz.Aklıma çocukluk yıllarımda pazarda dolaşan şerbetçiler geldi  şimdilerde onlardan eser kalmadı sanki eskisi gibi gelenek ve görenekler kalmadı.Osmanlı dönemi İstanbul’unun meydan ve çarşı gibi halkın fazla rağbet ettiği yerlerde sokak satıcıları dediğimiz esnaflar günün vazgeçilmezleri arasındaydı. Bunlar içinde özellikle yaz aylarında göze çarpan esnaf seyyar şerbetçilerdi. Seyyar şerbetçiler sırtlarına aldıkları güğüm şerbetliklerle ve bellerine doladıkları bardaklarıyla sokak aralarında dolaşırlar, musluğu üstünden kıvrılan güğümün ağzını hafifçe eğerek şerbeti bellerine doladıkları bardaklara boşaltırlardı. Kimi “Şerbet var şerbet! Buz gibi buz! Otuziki dişe keman çaldırır!” diye bağırır kimi de sadece bardaklarını şakırdatmakla yetinirdi:)

14 Haziran 2010

Bostan korkuluğu


Yazdığım başlığa pek uygun bir korkuluk değil bu ama benim dikkatimi çekti Antalya Kale kapısının orda bulunan dükkanların önünden geçerken arkadaşıma dedimki ya bu korkuluğun burda işi ne benim bildiğim bostan korkulukları olur köydeyken biz yapardık sırf böcekler kuşlar buğdayı yemesin korkup kaçsınlar diye:) Önünden geçtiğimiz dükkanlara bakılırsa sinek avlıyor gibiydiler esnaf oturmuş tavla oynuyordu bu esnafın ise dikkat çekmek amacıyla dükkanın önüne bir korkuluk yapmış sattığı malzemeleri kullanarak hoş olmuş ama değilmi:)

Sebze meyve kesme sanatı


Sebze ve meyvelerle çok güzel şekiller yapmışlar öyle değilmi.İşte sanatın bu yönünü çok seviyorum etrafımızda bulunan bir çok nesneyi kullanarak çok güzel şaheserler yapabiliyoruz.Hatırlıyorum da ortaokuldayken akla zor gelebilecek bir resim yapmıştım şöyleki gül ve diğer tüm çiçekleri kurutup daha sonra kağıdın üzerine çizdiğim çiçeğin üzerine teker teker onları yapıştırmıştım ortaya rengarenk büyülü kocaman bir çiçek çıktı öğretmenim çok beğenmişti ve onu okul tablosuna asmıştı.

Antalya'nın büyüleyici mavisi


Haftasonu Antalya'nın doğa güzelliğini masmavi denizini doya doya içimize çektik.Koca bir mavilikte sonsuzluğa akıp giderken etrafımızda bulunan mucize dolu güzelliklerin fotoğrafını çektik.Ben bu kente ilk geldiğim zaman doğa güzelliklerini görünce büyülenmiştim şimdi de bu kentte yaşıyorum bu yüzden mutluyum.Antalya gezilip görülmesi gereken yerlerden biri mutlaka gelip görmelisiniz yazın keyfini çıkarabileceğiniz deniz kum ve güneşle başbaşa kalabileceğiniz bir yer.

12 Haziran 2010

Kirazın Çok Yönlü Faydaları


Yaz ayının gelmesiyle beraber yiyebileceğimiz taze hormonsuz meyveler de arttı bunlardan bir tanesi de benim en çok sevdiğim "kiraz" yedikçe yiyesim geliyor bi türlü doyamıyorum:) kirazın çok faydalı bir meyve olduğunu öğrendim saymakla bitmez bunlardan bir kaçı:
*Kiraz hem kolestrolü hem de kan şekerini düşürmeye yardımcı olur.
*Kabızlığı önlemede etkilidir
*30 gram kiraz sapını 1 litre suda 10 dakika kaynatarak hazırlayacağınız çay, böbrekleri çalıştırarak, diüretik (idrar söktürücü), kan ve idrar yolları temizleyicisi, safra akımını sağlayıcı, bağırsak düzenleyici etki gösterebilir
*Kirazda bulunan kinik asit, böbreklerin taş ve kum yapmasını önleyebilir ve varsa zamanla dökülmesine yardımcı olabilir
*Kandaki zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olabilir
*Nikotinin vücuttan atılmasında yardımcı olur

11 Haziran 2010

Hatay Yöresine Özgü Zeytin Tatlısı


Zeytinin de tatlısı mı olurmuş dediğinizi duyar gibiyim:) evet evet yanlış okumadınız zeytin tatlısı Hatay yöresine yani benim memleketime özgü inanın ben de yeni öğrendim daha önce böyle bir tatlının varlığından haberdar değildim duyduğumda şaşırdım ama yapanların eline sağlık diyorum gerçekten değişik bir tatlı bu.Hatay Teknik Kız ve meslek lisesi yiyecek içecek hizmetleri öğretmenliği yapan Emine Durmaz öğrencileriyle beraber 3 aylık deneme sonucunda böyle bir tatlıyı ortaya çıkarmış.Bildiğimiz sabah kahvaltısında yenilen yeşil zeytinin içindeki çekirdekleri çıkarıp onun yerine içini çam fıstığıyla doldurmuşlar ve üzerine de şerbetini döküp tatlandırmışlar böylece güzel bir tatlı ortaya çıkarmışlar bunu siz de yapabilirsiniz.Afiyet olsun:)

9 Haziran 2010

Uçuk Ve Aftlar Nasıl Tedavi Edilir

Aft ağız içerisinde oluşan dil yüzeyi, iç yanak kısımları ve diş etleri üzerinde görülen ağrılı genellikle solgun beyaz, gri renklerde, çevresinde yoğun kızarıklar olan ağrılı oluşumlardır. Aftlar, ağız içi yaralar, uçuklar toplumun %18-20 lik kısmında sürekli olarak tekrar eden bir biçimde görülür. Çoğu zaman tek bir noktada oluşsa da bazen ağzın belirli bölgelerinde birden çok alanda çıkabilir. Ağız içi yaralar gündelik yaşamı olumsuz bir biçimde etkiler.

Aşırı tuzlu ve baharatlı yiyecekler: Bu tarz yiyecekler ağız içerisinde aft oluşumunu hızlandıran en önemli nedenlerdendir. Ağız içerisinde bulunan mukoza dokusunu tahriş ederek aft ve ağız içi yaraları için uygun bir zemin hazırlarlar.Stres: Stres bir çok hastalığın ana nedeni olarak belirlenmiş olmasına karşın, küçük gibi görülen bir çok propleminde ana kaynağıdır. Adet öncesi dönemler, duygusal sorunlar, aşırı stresli ve gergin çalışma koşulları aft oluşumlarını hızlandırabilir.
Aft ağrılarını en aza indirgemek için sıcak ve aşırı baharatlı acı ve ekşi yiyeceklerden kaçının.

Steril edilmiş su ile sulandırılmış alkol pamuk ile ağız içerisinde bulunan ağrılı bölgeye uygulanabilir.
Su ve karbonat karışımı ile ağız çalkalanabilir.
Yarım bardak suya 2 tatlı kaşığı tuz ilave edilerek 2 saatte bir gargara yapılabilir.
Ağrının çok rahatsız edici olduğu durumlarda eczanelerde satılan solüsyon ve ağız içi gargaraları kullanılabilir.
Ağız içerisinde oluşun aft ların kesin tedavisinin bir doktor tarafından belirlenebileceğini unutmayın. Kesinlikle doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayın!
Uçuğa hiçbir biçimde elle temas edilmemelidir.

Bayanlar kullandıkları kozmetiklerin hijyenine çok dikkat etmelilerdir. Kesinlikle göz makyajında kullanılan kozmetiğin ellerle veya uçuklu bölgeyle temas etmiş olmaması çok önemlidir.
Çocuk ve bebeklere dokunurken dikkatli olunmalıdır. Asla öpülmemelidir.
Yemek yerken yenilen malzemelerin tamamı kişiye özel kullanılmalıdır.
Uçuk üzerinde oluşan kabuk ve yaraların elle koparılmaması ve yüzün başka bölgelerine dokunulmaması gerekmektedir.

8 Haziran 2010

Sağlıklı Saçlar İçin


Genel olarak hepimizin saçlarında mutlaka kırıklar çatallaşmalar vardır kimi zaman kendi yöntemlerimizle sorunu çözmek için denemediğimiz şey kalmaz bakım kürleri ,yağlar , karışımlar vs..Öncelikle ben kendi yapmış olduğum karışımı anlatıyım sonra asıl edindiğim bilgileri sunacam sizlere.Badem yağı,zeytin yağı ve yumurtayı bir kapta iyice karıştırıyorsunuz bu karışımı saçlarınıza sürüp yarım saat bekliyorsunuz yıkadıktan sonra yumuşak ve parlak saçlarınızın olduğunu göreceksiniz.Sağlıklı saçlara nasıl kavuşabileceğimiz ile  ilgili edindiğim bilgiler şunlar; Düzenli bir saç kesimi saçlar için iyi gelicektir yenilenecektir.Sağlıklı saçlar için bol bol su içmelisiniz.Çok fazla saç bakımı ürünü kullanmamaya özen gösterin. Çok fazla ürün kullanmanız saçlarınızı ağırlaştırır saçlarınızın yorgun ve yağlı görünmesine sebep olur.Sıcak Şekillendirici Tehlikesi Eğer maşa ve fön makinesi gibi ısıtıcılı saç şekillendiriciler kullanıyorsanız. Bu aletleri kullanmadan önce koruyucu bir ürünle saçlarınızı koruduğunuzdan emin olmalısınız. Isıtıcılı şekillendiriciler saçınızdaki nemi tabiri caizse sömürür, saç tellerinizin kıvrılmasına neden olabilir ve saçlarınızı kontrol etmenizi zorlaştırabilir.
Dengeli Beslenme Sağlıklı proteinler ve vitaminlerle dolu dengeli beslenme besinleri saçlarınızın parlak kalmasını sağlayacaktır.
Uyurken saç hasarları da dahil olmak üzere vücut, hasarları onarmak için olabildiğince fazla çalışır. Bu yüzden düzenli uyku şarttır. Saç sağlığınızı en iyi hale getirmek için uyurken yastığınızda saten yastık kılıfı kullanmayı deneyin. Saten yastık kılıfı sürtünmeyi azaltır ve saçların kumaşa sıkışarak kırılmasını önler